2009’dan beri koşuyorum. İlk koşmaya başladığımda koşu ayakkabısı koşu açısından ne kadar önemlidir diye hiçbir fikrim yoktu. Evde ne varsa, ayağım neyle rahatsa o ayakkabı tamamdı. İlk 4km koşumu neyle koştum markasını bile hatırlamıyorum.
Koşmayla ilişkim ciddiye binince, nişanlılık dönemimizi ASICS marka koşu ayakkabılarıyla koşarak geçirdim. ilk 10km, ilk 15km, ilk yarı maraton (21km) ve ilk maratonumu Venedik’de 2012’de, yine ASICS ayakkabılarla koştum. Gayet rahattım. Modelini hatırlamıyorum. Hiçbir sorun yaşamadım. Alırken de bugünkü kadar teknoloji, bilim, bilgi, tecrübe ile almadım. Tipini, rengini beğendim aldım. Hatta ilk Likya Yolu 6G’yi de, yolda koştuğum o ASICS’lerle koştum. Patika, doğa koşularında farklı tür bir koşu ayakkabısı ile koşulabileceğini de zaten Likya Yolu Ultra Maratonu’na gidince öğrendim.

2017 – Likya Yolu – Gelidonya Parkuru finiş, 1.lik (Foto: Onur Çam)
Sonra koşuyla evlendim malum. Deliler gibi okur, sorar araştırır oldum. Binlerce koşan arkadaşım oldu. Her biri çok bilgili. Her şeyi tartışacak, tartacak ortamım da oldu. Ben de koşu ayakkabısı hakkında konuşacak kadar deneyimli olmaya başladım. 2012’den beri de fotoğraflarda gördüğünüz, “Luna Sandals” denen sandaletlerle koşuyorum. Koşan soruyor, koşmayan soruyor. “Yazık kadının ayağında koşu ayakkabısı yok parmak arası terlikle koşuyor” dendiğini de duydum, yanıma gelip “sizin koşu ayakkabısı alacak imkanınız yok mu?” diyen de oldu. “Bunlarla burada koşarsan kayıp düşüp ölürsün” gibi abartılı şeyler de duyuyorum. Bir kere bir yarışa neredeyse “koşu ayakkabısı” yok diye kabul edilmeyecektim, hakkımı aradım, karar değiştirildi.
9 yıl olacak, beni kim nerede ayağımda sandaletlerimle görürse bir şok.
Haklısınız merak etmekte sormakta, çünkü alışılagelmedik bir şey. Türkiye’de bu sandaletlerle koşan ilk insanım. (Mağara tipiyim ben doğru:)) Tabanı doğal, Vibram. Yani tabanı tıpkı diğer çok iyi koşu ayakkabılarında olan tabanla aynı. Sandaletlerimin üretiminde hiçbir insan hakkı yenmiyor. Ucuz işçilik, işçi hakkı yenmesi, çocuk işçi, vergiden, malzemeden kaçırma gibi benim için çok önemli hiç bir etik olmayan üretim evresi yok.
Kimyasal da kullanılmadığı gibi tamamen çevre dostu. Kullandığım her şeyde olduğu gibi, bu da benim için önemli. Her türlü zemin ve hava koşuluna uygun; ister koş, ister yürü, ister dereden geç, ister tepeden geç, ister plajda takıl. Nasıl istersen öyle kullan ve yaşa. “Ayağına taş çarpmıyor mu? Parmak arası yara yapmıyor mu?” diyen diyene.

Foto: Onur Çam – Runfire Cappadocia 2016
Hepsine cevabım aynı. Hayır, bunların hiçbiri olmadı. Çamur, kar, taşlı arazi, kum, çakıl, çarşak zemin, orman içi, dere yatağı, asfalt, suni zemin, beton.. aklınıza gelen her zeminde koştum, koşuyorum. Luna Sandaletlerle koşmak, bana zemini, zemindeki ısıyı anlamayı da, duyarlılığımı da geliştirdi diyebilirim. Bir patikada koşarken karşıma deniz çıktığında, taşı çakılı ayağıma bi şey batar mı kayar düşer miyim düşünmeden yüzmeye de onlarla devam ediyorum. Zaten hızlı kuruyor. Ayaklar açıkta.
Lunalarla koşmak beni tek konuda bağladı. Reklam kazancı, sponsorluk alma şansımı etkiledi. Ayağıma taş çarpmadı ama, diğer koşu malzemesi markalar da benimle çalışmaya yanaşamadı. Bir marka Los Angeles maratonunu koşup yazmam için iyi bir teklifle geldi,
“Şort, tişört kılık kıyafet diğer malzemeler ok de, hiç koşmadığım ayakkabıyla okur önüne reklam için çıkıp “mış” gibi yapmam; ve dahası bu bir maraton, 42km195mt, 6 saat reklam için ayaklarımı hırpalamak, sizce bana yazık değil mi?” dedim… Anlaşamadık.
Hayatta her yolda çok sabırsız olduğumuz zaman her şey yara da yapar, taşa da çarptırır, sakatlar da. Luna sandaletlerle ilk Christopher McDougall’ın yazdığı “Born To Run” kitabını okurken tanıştım. Kitabı bitirdim, Likya Yolu Ultra Maratonu’na gittim karşımda kitabın 25. Bölümü’nde anlatılan @barefoot_ted ayağında bunlar.

Wings for Life 2016 İzmir
6 gün 140km o acayip arazide tıngır mıngır gitti yanımda. “Bunlar tam benlik!” dedim. Havadar, özgür, rahat görünüyordu. Benim tırnaklar perişan, Ted’in ayaklar bebek ayağı gibi. Aldım bi tane ve önce sadece evde ve sokakta giydim. Hatta duşa da onlarla girdim. Sonra mesela 3km koşmaya gidip 500mt bunlarla koşup ayakkabıma geçtim. Ayaklarımı baldırlarımı yeniden güçlendirdim. Hiç acele etmedim. Çünkü acele edip bir gecede karar verip 10km koşmaya çıkanların ağrıları olduğunu, kendilerini sakatladıklarını biliyordum. Ted’de sabırlı davranmamı söylemişti.
Sonra sırasıyla 10k, 15k, 21km yarı maraton, 42km195metre yol maratonu, 80km İznik Ultra, 50km Sapanca Ultra, Runfire Cappadocia 3 kere 120km (tuz gölü dahil), Cappadocia Ultra Trail (110km start aldım 87km’de yarışı bıraktım), Likya Yolu 6G 140km iki kere, ve 2016’da 256km Likya Yolu Ultra Maratonu Lunalarımla bitirdim. 256km’ de ayağımda 2 ayrı yerde 2 su toplaması oldu. E pardon da o zorlu mücadelede müsaade edin bi şey olsun. Pedikürüm bozulmadı, manikürüm bozuldu ama. 2017 yılı içindeki tüm yarışlarımı da Luna Sandaletlerimle koştum.

OCC 2016

Paris Maratonu 2016
Ayaklarım aslan kaplan pençesi kadar güçlendi. Burkulma tarihe karıştı. Burkulsa da o kadar etkilenmiyorum. Eskiden minicik sarsıntıda bileğim şişerdi. OCC’de 32.km’de bileğime koca adam düştü, çok kötü incindi. Kırılmaması mucize, fakat doktor da güçlü ayak ve bileklerin sayesinde kırık yok dedi. Ben de öyle inanıyorum.
Bakın ama bunlar yine benim KİŞİSEL deneyimlerim.
Soğuk hava için özel patikleri de var. Kanada’da karda kışta koşan da tanıyorum, çölde koşan da. UTMB bitiren de var bu sandaletlerle. 2017 UTMB’nin OCC kategorisi yani Mont Blanc Dağı’nda Dünya Patika Koşusu Zirvesi Şampiyonası’nda, 56km (3500mt kazanımla 14,5saat limit ) Lunalarımla koştum. Raporu biraz uzun, linki burada: OCC 2017
2018 CCC’de 101km start aldım, 57.km’de zamana yakalandım, bitiremedim ama hep Lunalarımla koştum.
Önce Sabır
Bizde adet, konuyu hiç bilmeyen de fikir beyan ediyor. Hiç koşmamış kişi de ahkam kesiyor.
Bakın insan geceden sabaha bi şeye alışmaz. Ayaklarımız onlarca yıldır ayakkabı hapsinde. Bir bebek 11-12 ayda yürümeye başlıyor. Ayaklarımız onlarca yıldır ayakkabı içinde hapis ve güçsüz. Oysa ayaklarımız bizim tek taşıyıcı aracımız. Tank gibiler aslında. Bedenimizde en fazla kemik sayısı ayaklarımızda. Her türlü zemine ayak uydurabilecek güçteler, eğer biz onları hapsetmez gelişmelerine izin verir, gücünü kırmazsak. Bunca yıl bizi dilediğimiz yere götürecek kadar da güçlüler. Önce bebek adımları gibi sabırla, sakinlikle güçlenip, hazır olunca ve güvenimiz tam olunca uzun koşmayı hatırlayalım. Derdimiz, acelemiz ne? Amaç ne? Amaç sağlıkla, keyifle ömrümüzü uzatmak değil mi? Doğaya doğamıza dönmek ve hareketli geldiğimiz Dünya’dan hareket ederek gitmek değil mi?

Foto: Mehmet Vanlı

Runfire Cappadocia 2016 – Foto: Onur Çam
Hareketsiz kalan can, çürür gider. Hareket insana hayat katar. Bu ülkenin hızlı bi şeyler yapmaktan önce sabırla uzun vadede uzun ömürlü kalıcı bi şeyler yapmayı öğrenmeyi istemesini dilerim. Koşuyla anlatmak istediğim de budur.
Sabır azim dayanıklılık güç güven. İnsan önce dayanıklılığı öğrenir, dayanıklı olur, hız ondan sonra zaten gelir.
Bu sandaletler Türkiye’de bir yerde satılmıyor. Online satın alınıyor. İncelemek için web sitesi: Luna Sandals
Önemli notlar
- Bana bakıp benim kullandığım modeli istemek yanlış. Bana bakıp sandaletle koşmak, başkasına bakıp o malzeme onu uçurdu seni de uçuracak sanıp almak da yanlış. Benim beğendiğim, bana uyan marka ve malzeme sana uymayabilir. Sporda rahat etmek, kişisel deneyim hepsinden kıymetli. İnsanın kendi deneyimleri en doğru yolu, markayı, malzemeyi bulduracaktır. Çünkü; en doğru koşu ayakkabısı ve malzemesi, sizin en rahat ettiğinizdir.
- Ben yaptığım yollara göre, ayağımda neyle rahat ettiğime göre seçtim sandaletlerimi. Size kim ne tavsiye ederse etsin, o tavsiyenin kişiye özel tercihi olduğunu hatırlayın. Siz kendinize göre, nerelerde koşacaksanız, neye ihtiyacınız varsa ona bakın, deneyin. Size hiç uymayacak şeyleri sırf markası şu bu diye boşuna almayın.
- Luna Sandaletlerin online mağazasında ayak numaranıza göre seçim yapabilmek mümkün. Güvenilir bir ayak numarası belirleme sistemi var. Ayakkabı numaranızla aynı olmayabilir. Oradaki sisteme uygun ölçün.
- Öte yandan, bazı modellerin tabanı daha kalın, bazısı daha ince. Kimisi elle bağlama modelli, kimi kilitli. Ben bağlama konusunda becereksizim diye kilitli seçtim mesela.
- Bir takipçim; birkaç hafta antrenman sonrası hemen belim ağrıyor, acaba Luna Sandals işe yarayabilir mi diye sormuştu. Önce lütfen doktora danışın demek istiyorum. Bambaşka bir sorun olabilir. Benim belimde fıtık var, ama koşarak sıkıntım hiç olmadı, olmuyor.
- Ted, bel ağrısı sonrası koşmaya başlayıp iyileşenlerden. Karın kasları, yani “core” güçlendirilince, belle ilgili sorunlar azalıyor, iyileşme olabiliyor. Kısacası, her şekilde, türlü çeşit korku, endişe, bilgi kirliliği ve herkesin “koşma kötü şeyler başına gelir” baskısı da çok fena. Uzman, ve spor yapan doktorunuza danışmak, en doğrusu.
- Luna Sandaletlerle de bir iş birliğim yok. Ve bu bir reklam yazısı değildir.
Yonca
“terliksi hayvan”

Runfire Cappadocia 2015’de Tuz Gölü etabını koşarken çekilen fotoğrafım – Foto: Onur Çam

Ankara Lycée Charles De Gaulle Lisesi ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum.
7 yaşında gazoz kapağı toplamakla başlayan; orta, lise ve üniversite eğitimi sırasında devam eden farklı iş deneyimlerimi saymazsak, üniversite sonrası sırasıyla; TÜSİAD, Sarkuysan, Commercial Union Sigorta, Yaşar Dış Ticaret gibi şirketlerde farklı görevlerde çalıştım.
[…] rahatsa öyle koşmalı diyorum. Bu konuda detaylı bir yazım var, linkini de buraya ekliyorum: https://4yaprakliyonca.com/kosuayakkabisi/ […]