• 03/06/2023

28 Mayıs 2023 Seçim Sonuçları – Duygu

28 Mayıs 2023 Seçim Sonuçları – Duygu

28 Mayıs 2023 Seçim Sonuçları – Duygu 150 150 Yonca Tokbaş

Yazıdaki duygumu anlatan siyah beyaz fotoğrafım

28 Mayıs 2023 seçim sonuçları büyük hayal kırıklığı. Hayli sıkkın, bıkkın ve kızgınım.

Gerçekleri, duyguları, eleştiri ve özeleştirileri duymak istiyorum.
Duyamıyorum.
Madem öyle benim duygularım şöyle;

Bu sene başından beri 2 kez, insanların mesleklerini, sıfatlarını, masalarını, her şeyi bir kenara bırakıp sadece duygularını dile getirmelerini istedim. İhtiyaç duydum.

Birincisi depremin hemen ardındandı.

Sahaya giden gidemeyen her politikacıdan, liderden, hatta kameraman ve haberciden; “Arkadaşlar! Durum çok üzücü, dilim tutuldu. Her şeyi bırakıp birbirimize yardıma koşalım.. konuşacak zaman ve mekan yok!” demelerini ve yaşadıkları o vahim yüzleşmeyi yansıtabilecek kadar mesleklerinden arınmış olmalarını istedim. Yüz gözlerinde bir çöküş, utanç, korku, kaygı duygusu aradım.
Olmadı. Bulamadım.

İkincisi ise seçim sürecinde, ve sonuçları açıklandığında oldu.

Ben muhalefete soyunmuş, birlik olmuş, adına koalisyon denmiş 6’lı masanın da içinde bulunduğu her bir temsilcinin çıkıp çatır çatır hüsranını dile getirmesini istedim.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun sakinliğine çok şükür ve teşekkür ederim. Ancak, kağıttan bir açıklama ve savunma okuması yerine, dümdüz ve apaçık:
“Çok üzgünüm, büyük hayal kırıklığı yaşıyorum ve sorumluluğumun sonuca varmamış olmasından dolayı lafı uzatacak, açıklayacak cümleler yerine, özür diliyorum demekten başka bir cümle kuramıyorum…”
gibi gayet kalpten, kağıtsız, bir yerlere bakmaksızın karşımızda pırıl çıplak kalmasını istiyordum.
O an buna ihtiyacım vardı. Hala var. Bunun yerine kağıttan yenilgiye hazır ve donuk bir metinle baş başa kaldım.
Sükunet, nezaket ile hüsran iletişimi de mümkün, ve bir ihtiyaç.
Benim seçmen ihtiyacım.

Sıkkınım

Ben kendimi bildiğimden ve reşit bir vatandaş olduğumdan beri ülkem adına sorumluluklarımı eksiksiz yerine getiriyorum.
Vergilerimi ödüyorum. Oy veriyorum. Benden bir birey olarak beklenen ne varsa; doğamıza, tohum ve toprağımıza; hayvanlara, suya; insan haklarına, kanunlara dair suçum yok. Ülkem için, ülkemin temsili için elimden gelen ne varsa yapıyorum. Adil, etik, sorumlu bireyim.
Politikaya hiçbir zaman girmek istemedim; çünkü ben “politik oyun” kurgulayabilecek becerilere sahip değilim. Kırılganlığım ve duygusallığım ile o sahada dayanıklılık sergileyebilecek bir yapım yok.
Politik arena içinde olmak için yeteneğim ve ilgim de yok. Yani becerim ve tutkum olmayan bir sahada boy göstermiyorum.
O sahaya ilgisi, becerisi olanların girdiğini varsayıyor; ve o sahanın gerektirdiği becerileri sergilemelerini bekliyorum.
Apolitik değilim.
Politikacılardan, partilerden çok ciddi beklentilerim var.
Tıpkı bir doktordan mesleğinde uzman olmasını beklediğim gibi.
Sözlerini tutmalarını bekliyorum. Matematik hesabını iyi yapmalarını bekliyorum.
Sonucu doğru tahmin etmelerini istiyorum.
Bu işin oyunlarla döndüğünü de biliyoruz. Kendimizi kandırıyor olma lüksünü geçeli de hayli zaman oldu.
Oyunun gerektirdiği erdemli, zeki, stratejik kurguları, birliktelikleri; ülkemizin, doğamızın, canlarımızın her birini ve bütünün hayrını düşünerek yapmalarını bekliyorum.
İşleri bu.
Eğer bu bir iş ve şirket olsa, 23 yıldır elde olan “öğrenilmiş dersler” ile hala yeterli öngörü, plan, strateji ile kar edemedip istenilen sonuca varamadıysa o yönetim görevden alınırdı mutlaka.
Ve bu da olmuyor, asla.
Hep bir “ama şimdi sırası değil” sıkışmışlığı, veya kazananların oyunun kuralını belirlediği alanda çaresiz bir “devam” mecburiyeti.

Bıkkınım

Ben, kendimi bildiğimden beri “kurtulmak” veya “kurtarmak” için oy vermekten bıkkınım.
Eleştirilerimi kendi çevre ve alanımda paylaştığımda, sevilmiyorum.
Tahmin ettiğim noktaya geldiğimizde ise;
İçine girdiğimiz o kritik eşik anlarında, ya “zaten olan oldu” veya “iyice beter olmasın” sorumluluk bilinci yüzünden içimden geçen “yeter”leri dile getir/e/miyor ve yine mecburen olması gerekeni yapmak durumunda kalıyorum.

Bunca senedir tutmayan planlara kızgın olduğumu söylemem bile beni suçlu durumuna sokuyor, bunu hiç anlamıyorum.
6 arkadaş birleşiyor ve aslında benim değerlerimle uyuşmayan birilerini de meclise sokmama neden oluyor ve yine de sonuca varamıyor buna kızgınım diyorum.
Duygumu, gördüğümü kendi doğrumu söylediğim için 9 köyden kovuluyor ve sessizleşiyorum.
Bunların içinde “aslında kaybetmedik, aslında dürüsttük, çok hile vardı” tesellileri ile avunma çabasına ben de giriyor ve yine de doymuyorum.
Çünkü sonuç belli. Kaybettik.
Çünkü karşımda oyunu 23 senedir kuralına uygun oynamayan bir sistem ve düzen var.
Ben bunu biliyorum. Sen bunu biliyorsun.
Ve buna göre strateji geliştirilmemiş olmasını anlayamıyorum.
İsyan ediyorum.

Elinde eşit koşullar olmayacağını da en başından beri biliyorsun.
Çıkıp “zaten” cümleleri ile mağdur cümleleri kurmak yetmiyor. Nezaket, saygı, etik ve bunların tamamını müthiş takdir ediyorum. İstediğim, zaten olması şart olan önkoşullar bunlar. Olması gereken ve olağanı sanki olağanüstüymüş gibi yücelterek teselli olmak da garipleşiyor.
Benim CHP’em yıllardır hayallerimin partisi olmak için çabalıyor. Bu çabayı, gelişmeleri görüyor ve destekliyorum.
Ama yaşadığım hayal kırıklığı ve hüsran da gerçek ve bunu da söylemek hakkımı kullanıyorum.

Yetmez

Fikri ve değerleri ile hiç anlaşmadığım örtüşmediğim birilerini de kendi oyumla desteklemiş duruma düşüyor olduğum için kendimi çaresiz bir pişmanlık içinde buluyorum. Benim duygularım var.
Şu cümleyi bir kurayım.
6 kişi bir araya gelindi ve yine olmadı.

Bu oyunu, takımı farklı kurmak veya sil baştan OLMAK gerekmez mi?
Bazen bir şeyi yıkıp yeniden yapmaktan korkmak en büyük hata.
Bugüne kadar hep aynı sistemlerle, hep aynı minnoş umutperverlikle, adım adım ilerleyerek ve evet güzel gelişerek bir arpa boyu yol katediyoruz, doğru.
Neleri kaybettiğimizi düşündüğümde ürperdiğimi de saklamayacağım.

Adalet, hak, hukuk, özgürlük ve kadın kaybı “yine de gelişme var” cümlesini ezip geçiyor.

Beni daha da düşündüren aramızdan birilerinin kenar ve köşelerde “ecelin” tek çare olduğunu fısıldıyor olması.
Kaybedilmiş bir seçim için “aslında kazandık” söylem ve duygusu bana yetmiyor.
Seçimlerin futbol fanatizmine benzetildiği ülkem sosyolojisinde, buna uygun politika geliştirmek de çözüm.

Kızgınım

Sonuç: seçimi oy verdiğim taraf kaybetti.
Sıkkın, bıkkın, kızgınım.

Söylemde değil, eylemde değişim bekliyorum. Duygu istiyorum.
Tarihte büyük ve çok zor, imkansız zaferleri, o biçim oyunlara, hilelere rağmen kazanan nice liderin örneği var.
Okuyalım. Çalışalım.
Tarihimizde bu başarı varsa, yine olabilir.
Çünkü mümkün.
Sadece belli ki bu elimizdeki ekip ve liderle mümkün değil.
Bize kağıda yazılmış hazırlıklı savunma değil, duygusal bir cesaret lazım!

Leave a Reply