30 Ocak 2023 Pazartesi, okulumun ve ülkemin tarihinde kara bir leke olarak yer alacak. Sarıyer Kaymakamlığı tarafından BÜMED Tesisi’nin cebren tahliyesi yapılacak. Tarihte yeni bir utanç günü. Yeni bir “Kara Pazartesi” daha.
Derin bir üzüntü bu.
Çok değerli bir cenazenin yasına giriş.
Ağır.
Ülke çapında böylesi top yekün bir yıkım ve yok etme, hak-hukuk gözetmeme, acaba tarihte en son ne zaman olmuştu ve sonu nereye varmıştı?
Parayı tek din görenler ve ona tapanlar; uğruna her şeyi yakıp yıkıp yok edip satıp yerine yeni bir ŞEY inşaa ederek kendilerini geçindirmekten öte bilgileri olmayanlar,
Kökler, ağlar ve bağlar neden önemlidir,
Tarih ne öğretmiştir bilmeyenler, alınacak dersler ne kurtarır umursamayanlar,
Ve ve ve… yıkımı tek yol ve kolaycılığı amaç bilenler…
İşte şimdinin barbarlık tanımı budur.
BU-nları yapan kişi-ler yeni barbarlardır.
Kendi kişisel tarihimin en büyük barbarlık dönemine tanığım. Tarihte okuduğum barbarlıkların başka bir türünü, benzerini şimdiki zamanın içinde, kendi gerçeğim olarak yaşıyorum.
Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Mezunuyum.
Siyaset Bilimi ve Uluslarası İlişkiler Bölümü’nden, Master Programı Sertifikam var.
Tarih ve Felsefe Bölümü’nden çok ders aldım. Spor Kulübü üyesiydim. İlk ismi konmuş “gönüllülük” eylemim de Spor Kulübü’nde Sports Festivali’nde olmuştur.
Beni ben yapan en büyük değerlerden birine VefaM nasıl ödenir? Ödenebilir mi?
Mümkün.
En azından buraya not düşerek bir nebze dokunulabilir kılabilirim.
Oğlum Aslan Cem UC Berkeley’de okuyor. Boğaziçi Üniversitesi’nin kuruluşu Berkeley’den eski. Amerikalarda hayran olup çok özendiğimiz O şahaneden, bizde de 160 yıldır var. BÜMED ise 38 yıldır faaliyette.
Böylesi kökleri korumak yerine yıkmayı seçen/seven, 7 günahtan bir olan “intikam”ı benimseyen bir zihniyetin evrensel değerleri tabi ki önemsiz gördüğü, “Ultra Cehalet Dönemi” içinde kan revan içinde azimle nefes alıyoruz.
Dayanıklıyız.
Hem de çok dayanıklıyız.
Dayanıklı olduğumuz konu canavara benzemeden canavarla baş etme becerimiz.
Köklü bir eğitim alanların, daha doğrusu alınan eğitimin ve okuduğumuz nice eserin anlattıklarını idrak edenlerin; öğrendiklerinin hakkını vermeyi seçenlerin ve görgünün farkı bu. Tam bu.
Eylem ve söylem birliği… Yaptıklarınla olma halinin bir olması, bu.
Boğaziçi Üniversitesi’nde eşi benzeri olmayan çeşitlilikte, derinlikte, bilgi ve bilgelikte İNSANla çalışma ortamım oldu. Soru sorma, tartışma, fikir üretme, kafa yorma, hata yapma, düzeltme, hayal kurma, farklı düşünme, anlaşma ve anlaşamasam da birlikte barınabilme şansım oldu.
Hayatımda, bende, değerlerimde; etik ve erdem anlayışımda izi olan güçlü bir eğitim aldım. Dahası bu saydıklarıma örnek insanlar gördüm. Rol model aldım. Pahabiçilmez anılarım var.
BÜMED’de ise, tüm bu yazdıklarımın devamı var.
Bana bunca değer katan, beni hayatta başarılı kılan, göğsümü gere gere özgeçmişime BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ MEZUNU yazarak kapılar açan okuluma vefa borcumu ödeme, geri dönüşüm ve değerlendirme şansımdır BÜMED.
Benden artanı vakfetme evimdir BÜMED.
Benden sonrakileri gözetme evimdir BÜMED.
Kazandıklarımı çoğaltmam için, yaymam için var BÜMED.
Var-dı…mı diyeceğim şimdi!?
Kurduğum bir cümlede, “bu cümlemin esin kaynağıdır” dediğim hocalarım var. Okuduğum bir kelimenin ardında bana yüzlerce yıllık bilgiyi anımsatan, referans verme öğretisi vermiş bir ağaç, bir oda, bir duygu yuvası, koca bir tarih var.
30 Ocak 2023. Tarihte yeni bir utanç günü.
Hak-hukuk tanımadan, kendilerince öne sürüp yeterli gördükleri tahliye açıklamaları; BÜMED’in tarihi, kurucuları ve biz mezunlar için bahane dahi sayılamayacak kadar boş.
EĞER ortada HUKUK OLSAYDI/KALSAYDI, HUKUKen kabul edilemeyecek zırvalara dayanarak birileri, BÜMED binasını cebren tahliye etmeye gelemeyecekti. HUKUKsuzca, CEBREN, gelecekler.
Kısa cümlelerle yazmakta güçlük çektiğim bu şey, gerçek. Kısa yazılamayacak kadar uzun bir hata.
BÜMED’imizi kuran, çalışan, ömürlük emek veren, her bir taşında izi olanların nasıl can siperhane çabaladıklarını görüyoruz. 10binlerce imza toplandı. Ellerinden geleni ardına koymadan uğraşıyorlar. Hala. Yılmıyorlar.
YILMIYORUZ.
BÜMED, bir eğitim gurusuna yakışır şekilde, erdemli ve etik duruşuyla, HUKUK yoluyla ADALET arıyor.
Gurur duyuyorum.
Rol Modellerim en kötü günde dahi, kaç binlere öğrettikleri erdemler bütününden zinhar tek harf şaşmıyorlar.
ONUR bu.
Hayatımdaki yerini yeterince anlatamayacak olduğum biricik Hocam, Emeritus Profesör Oya Başak, bana: “Yonca sen bana umut veriyorsun, beni ara ve umut ver” demişti. Üzüntümden arayamıyorum.
Orman yakıcılar, zeytin sökücüler, tarım arazilerine villa dikici havuzgiller,
Ey Barbar Kifayetsiz Muhterisler,
Ektiğiniz betonu yiyebilir misiniz? Denize dökülmüş Anadolu toprağını, kakaolu tuzlu süt olarak içebilir misiniz?
BÜMED’in yerine bin bina dikseniz yazar, tarihçi, bilim insanı, çevreci yeşertebilir misiniz?
BÜMED, ben ve bütün mezunların ruhunda gönülden mühürlü nesilden nesile.
Bizde hukuksuz “cebren” yok. “Gönülden” adalet var.
Eşyaları cebren tahliye edersiniz, ruhu yok edemezsiniz. Benden çocuğuma o ruh çoktan geçti bir kere.
Hayatımın, geçmişimin, çocukluğumun, gençliğimin, tarihimin en değerli damarlarında böylesi büyük deprem-ler olurken; acımı yaşamaya, saygı duruşunda bulunarak cenazame katılmaya ihtiyaç duyuyorum.
Deprem anında ne diyor uzmanlar?
ÇÖK KAPAN TUTUN
Çöktüm.
Kapandım.
Tutundum.
Buraya yazdıkça açıldım. UMUT nerede, UMUT bulamıyorum diye panikle sayıklarken, aradığımı umudu yine okulumdan öğrendiklerimde buldum. Hocam Emeritus Profesör Oya Başak 40 seneden fazladır Shakespeare anlatıyor. Ondan öğrenmelere doyamadığım Shakespeare’de buldum umudumu.
Türkçemize Talat Sait Halman tarafından çevrilen, Shakespeare’in 414 yıl önce yazdığı 18. Sonesinde yazılı umudun şifresi.
“Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
Kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,
Güzelliğin yitmez ki, asla olmaz ki hurda;
Gölgesindesin diye ecel caka satamaz
Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:
İnsanlar nefes alsın, gözler görsün, elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir”
Bu acıların içinden bir yazar olarak, tarihe notlar düşerek geçebilmek…
Yazmak, güncemi tutmak. Yaşadıklarımı, tanıklık ettiklerimi kayda almak. Gördüklerimi ince detay uzun uzadıya yazmak.
Yaşadıklarımızı, kişisel açımdan, benim kalbimin penceresinden yazarak miras bırakmak.
Elimden gelen, öğrendiğim ve inandığım, yegane şiddetsiz eylem ve miras..
Budur.
Yonca
“Ayakta”
#AyaktaKalBoğaziçi
#YerindeKalBÜMED
Ankara Lycée Charles De Gaulle Lisesi ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum.
7 yaşında gazoz kapağı toplamakla başlayan; orta, lise ve üniversite eğitimi sırasında devam eden farklı iş deneyimlerimi saymazsak, üniversite sonrası sırasıyla; TÜSİAD, Sarkuysan, Commercial Union Sigorta, Yaşar Dış Ticaret gibi şirketlerde farklı görevlerde çalıştım.
Leave a Reply