Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanmışım. Havam çok yerinde.
Bu okul insanı ya şair yapar, ya yazar, ya aşık. Tüm yazarları içiyorum, Hocalarım efsane.
Annem, ikramiyesi ile üniversiteyi kazanma hediyesi mor bir palto diktirmiş bana.
Ankara’nın meşhur terzisi Sabri’ye.
8 kişi sığıştığımız hap kadar, 70x70cm tek penceresi olan “Kuzey Yurt” odamdaki minicik demir dolapta gözüm gibi bakıyorum mor paltoma.
Giymeye kıyamıyorum. Giydiğimde çok havalı durduğum için, mahçup hissediyorum.
İstanbul’da bir Ankaralıyım. İstanbulluluğu anlamaya çalışıyorum.
Yaş deli 18’imden, daha da deli 19’uma doğru yol alıyor.
Kulağımda her daim walkman’im.
Kaset bitince piller bitmesin diye çıkarıp kalemle vıjı vıjı vıjı sabırla başa sararak, çılgınca Freddie Mercury veya Prince dinliyorum. Depeche Mode giriyor mutlaka arada araya.
Olur da bir kaza eseri kaset dolanır, bant koparsa, ince işçilik, bantın buruştuğu yeri nazikçe düzleştirip müziği-notayı-sözü en az kaybedecek şekilde koptuğu yerden renksiz oje ile yapıştırıp dinlemeye devam ediyorum.
Kampüsün orta yerindeki o zamanlardaki adıyla “toprak saha”da dans ediyorum.
Birileri beni yadırgıyor. Birileri hiç aldırmıyor.
Ben.. ben zaten konu müzik ve danssa, Dünya’yı asla görmüyorum.
Freddie Mercury “The Show must go on!” “Kalbim paramparça olsa da, makyajım aksa da, yine de gülümsemem kalacak suratımda…” diyor..
Ben de söylüyorum sesim berbat olsa da.
Yurt odamı, koridorları, sağımda Boğaz manzarası olan yokuşu çınlata çınlata.
Sokaklarda yüksek sesle şarkı söylemek…
Umurumda mı 18 yaşımda Dünya!
Tarih 24 Kasım 1991.
Haber bomba gibi düşüyor aramıza. Freddie Mercury ölmüş diyorlar.
Yok. İmkansız.
Birileri kim olduğunu bile bilmiyormuş odamda. Dünya’da Freddie Mercury’i tanımayan biri olabileceğini öğreniyorum o sırada.
Yerim yerinden oynuyor, allak bullak oluyorum, başlıyorum ağlamaya.
Freddie Mercury ölmüş olamaz.
Daha değil. Daha yeni “Innuendo” çıkmıştı.
Birisi “Innuendo” yapıyor olmalı…
Daha yeni” These are the days of our lives” diyorduk… bu ta kendisi olmalı.
“I want to break free!” diye bağırmak istiyorum. İnsan hayran olduğu, sanki onunla yaşıyormuş gibi yaşadığı bir müzisyen ölünce, akrabası ölüyormuş. Yeni öğreniyorum, çok gencim daha.
O zamanlar İstanbul’da Pasha çok moda.
Demezler mi Pasha’ da “Freddie Mercury Night” yapılacak, tüm gece Freddie Mercury çalacak… Giriş ücreti 50 bin liraymış. Harçlığımın on katı filan. Param hayatta yetmez, kahretsin.
Gitmem lazım.
Gözümü kararttım.
Yurtta odama geldim. Demir dolabımı açtım. Gözlerimde yaşlarla mor paltomu aldım. Merdivenleri inmeye başladım.
O zamanlar yurtta bir anons odası vardı. Telefon geldiğinde, orada bulunan öğrenci mikrofonu eline alır, tüm koridorlara anons yapardı.
“201 Yonca telefon, 201 Yonca telefon” diye.
Anons odasına indim.
Mikrofonu elime aldım. Düğmeyi çevirdim, çip çak yankılandı yurtta.
Sesim titrek ve kararlı:
“Satılık mor paltom var, ilgilenenler 201 Yonca’ya”.
Bir kız geldi, İzmirli.
90 bin liraya anlaştık.
Kız paltomu aldı, ben paramı.
Akşamı zor ettim.
Soluğu zor aldım Pasha’da. Kapıda upuzun bir sıra.
Bilgisu geldi. Sonra Cemal geldi. Sonra da Arda. Adım atacak yer yok.
50 bin giriş parası sayıp içeri girdim. Yer gök Freddie Mercury ile inliyor.
Kalan paramla iki tekila içtim.
Ne kadar insan varsa hep bir ağızdan “Show must go on!” söylüyoruz. Bazılarımız ağlıyor. Ben, en başta.
Bazen şov devam etmesin diye düşünüyorum o sırada.
İstanbul’da deli bir yağmur var. Bu yazıyı yazdığım sırada Datça’da yağdığı gibi. Şimşekli.
Hava buz. Paltom yok.
Sağanak yağan yağmurda, buz gibi İstanbul sokaklarında, mor paltomsuz Freddie Mercury şarkıları söyleye söyleye yurda dönüyorum.
Tek başıma.
Kapıyı kaçırmışım.
Gece yarısı 00:00’da kapanırdı. Sabah 6’da açılana kadar…
Kapının önüne çöküp sabahı bekliyorum.
Ankara Lycée Charles De Gaulle Lisesi ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum.
7 yaşında gazoz kapağı toplamakla başlayan; orta, lise ve üniversite eğitimi sırasında devam eden farklı iş deneyimlerimi saymazsak, üniversite sonrası sırasıyla; TÜSİAD, Sarkuysan, Commercial Union Sigorta, Yaşar Dış Ticaret gibi şirketlerde farklı görevlerde çalıştım.
Leave a Reply