• 29/10/2017

Öğrenme Merakı ve Aşkı

Öğrenme Merakı ve Aşkı

Öğrenme Merakı ve Aşkı 525 509 Yonca Tokbaş

Keşke öğrenmek maaşlı iş olsa! Merakımı çalan konu, kelime, nesne her ne olursa olsun, onunla ilgili bir şeyler öğrenmek için kendimi kaybediyorum. Saatler su gibi geçiyor. Bilgim ve merakım doyana kadar durmuyorum.  Öğrenme merakı ve aşkı bu. Merak öğrenmeyi, öğrenme aşkı merak besliyor.

Ben sadece, her sabah açan ve öğleden sonra kapanan o çok güzel çiçeklerime gelen arı kardeşin çalışkanlığını izliyordum. Sonra, hayran hayran, size: “Hayatta bir arı gibi ve kadar çalışkan olup işine bu kadar sadık, bu kadar gönülden bağlı olursan bir ömür yorulmaz, hayata hayat katabilir, koca Dünya’yı besleyebilir, şifa dağıtabilir ve yarattığın şifa kadar kutsal olabilirsin” diyeyim istedim. Video çekmeye karar verdim.

Videoyu çekerken, arının orada bir dolu başka çiçek varken, hep aynı çiçekleri gezmeye özen göstermesine aklım takıldı. Bu çiçeğin adını merak ettim. Acaba kimdi? Ne tür özellikleri vardı?  Ve ben neden ve nasıl bugüne kadar bunu hiç araştırmamıştım?

Hemen araştırmaya başladım. Videodan bir ekran fotosu çektim.

Bitki ve şifa deyince aklıma gelen ilk ve tek isim Instagram’daki Bahar’a yani @kudra___ ’ya sorayım dedim. Ama o da yeni anne, durduk yerde meşgul etmek istemedim. Sonra aklıma Google’a fotoğraf koyup danışabildiğimiz geldi. Onu da telefondan beceremedim. Ben de Yonca işleri arkadaşım Feyza’ya sordum. Feyza, daha önce de Peygamber Devesi Böceği’nin adını benim için öyle bulmuştu, ben de o sayede inanılmaz şeyler öğrenip bir yazı yazmıştım.

Fotoğrafı en sonunda becerip yükledim, Google da bana “petal” cevabı verdi. Aşk olsun Google! Petalleri olan bir çiçek elbet, her çiçek gibi. Adı ne adı?
Ben detaylı bilgi istiyorum, öğrenme peşindeyim.

Hemen Noemi’ye sordum. O da bana Tagalogca adını söyledi. filipinler Alas Diyes diyormuş kendisine. İyi ki Noemi’ye sormuşum. Öğrenme yolunda bir adım daha.
Oradan gittim merakla İngilizcesine.
“Saat 10” çiçeği imiş.  Çünkü sabah saat 10 gibi açıyormuş. Doğru. Nihayet oradan oraya giderek, çiçeğin Latince adına ulaştım:

Portulaca oleracea 

Latincesini öğrenip de hakkında bilgiler alayım diye web siteleri arasında kendimden geçmiş ilerlerken, yine İngilizce “purslar” da dendiğini, yenilebilir bir bitki olduğunu, eğer bu bitkinin yeşil yapraklarını yerseniz bir vejeteryen olarak ete hiç ihtiyaç duymayacak kadar ciddi bir omega 3 ve protein alacağımızı okudum.

A aa nasıl yani? Yeniyor mu bu çiçek? Bizim bahçede her yerde dolu bu çiçekten?

Hem bi dakika, bu “Purslar” bizim bildiğin semizotu değil mi? E ooo! Semizotu benim için sadece sarı çiçekli olan bir sebze. Bunun çiçekleri kırmızı ama.. Pazarda teyzeler satarken üzerinde tek tük minnacık olur çiçeği. Bahçede bitti miydi çiçeklenmeden toplarım yerim. Nasip olmadı çiçeğini o kadar incelemek.
Aldı mı beni daha beter bir merak. Aldı. Öğrenme aşkım burada durmayı bilmedi tabi.

Portulaca oleracea

Kaç sayfa açtım, okudum, inceledim bilmiyorum. Benim bahçedeki arkadaş, bildiğin Semizotugillerden olma “Semizotu çiçeği” bitkisiymiş. Adı da: Portulaca Yubi.

Tıpkı semizotu gibi, sebze olarak da yenilebiliyor. Semizotu ile ipek çiçeğinin meleziymiş. Bu nedenle ‘Semizotu yapraklı ipek çiçeği’ de deniyormuş.

Bunca yıldır Dubai’de, semizotuna hasretten ölürken, yıllardır bahçemde saksıda, orada burada delice ve arsızca büyüyen, beni çiçekleriyle büyüleyen, arılarımı vızır vızır doyurup besleyen meğer semizotuymuş öyle mi! Bunca senedir bunu bilmediğime, merak etmediğime, öğrenmek için peşine düşmediğime öyle sinir oldum ki!
Şu an hala daha cesaret edip yiyemedim. Deneyeceğim. Sonuçlarını kesin duyarsınız. Kötü haber tez yayılır, ses çıkmadı bilin ki yidim ve iyiyim. 🙂

Öğrenme kısmı burada durdu ama başka bir şeye daha şaşırdım. (Ay şaşırmalara doyamıyorum, ya da neye şaşıracağımı şaşırdım!:)

Şu yazdığım şeyleri öğrendiğimdeki coşkuma, tutkuma, sevincime. Öğrenme sürecinde yolda kaybolmanın bana öğrettiği türlü öğrenme araç ve yollarını öğrenmeme bayıldım. Geçen gün Kelebek köşemde yazdığım Bir Patlıcan Çiçeği ve tohum hikayesi yazıma bir okur yorumda yazmıştı da, gözlerim dolmuştu; öğrenme aşkımın sonsuzluğuna şaştım!

Saatlerdir bilgiye varmak için uğraşırken ağzımdan akan sulara, zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamayışıma ve keşke, ahhhh keşke, “Öğrenme işi” diye bir iş olsa, ve birileri sırf sadece öğrenmek için çalışsa diye iç geçirdim. Keşke birileri öğrendikleri her şeyi anında paylaşsınlar diye para kazanabilse. Öğrenmek maaşlı iş olsa, ben o işe girer hiç istifa etmez ve sağlıkla işimin başında ayrılırdım hayattan.

Öylesine bir ihtiras ve heyecan. Ha bu bitki olur, tıbbi bilgi olur, ne bileyim gökbilim olur, o olur bu olur. Bir şeyi merak ettim mi, o şeye dair öğrenmekle ilgili sonsuz bir güç geliyor bana ve benim için hayat duruyor.

İşte bugün bu canım çiçeği tanıdım ve öğrendim ve sizinle de paylaşıyorum.

Ahhhhhh! Bak şimdi, tam bu cümleyi yazınca da, Sevgili komşum Tuncay Saydam’ın kulaklarını çınlatıverdim.

Bu yaz Aslan Cem’i gördüğünde çat diye sordu: “Bu sene, bu ay, bu hafta, bugün yeni bir şey öğrendin mi Aslan Cem? Yeni bir dil mesela? Veya yeni bir ülke görüp hakkında bir şeyler öğrendin mi? Bugün ne öğrendin?” diye…

O an, ben kendimi düşündüm. Acaba ben bu sene, bu ay, bu hafta, bugün yeni 1 şey ne öğrenmiştim? Ya yeni 1 şey öğrenmediysem paniği sarmıştı içimi. Heyecandan cevap da bulamıyorum.

Aslan Cem, “Çin” dedi, gayet rahat. Ben rahatladım. Çocuğum yeni 1 şey öğrendiğini biliyor, hatırlıyor, cevaplıyor.
Ne kadar güçlü bir soru sormuştu Tuncay Bey; Hayatının bir senesinde, 1 gün ve 1 saatinde yeni 1 şey öğrenmek!

Öğrendim ben de! Minik minik gibi görünen, koskocaman çok güzel ve beni benden alan binlerce yeni şey öğrendim bu sene! Seneyi bırak bugün. Sadece bu hafta beni ağlatan, güldüren iki mucizevi şey öğrendim.

Bu da onlardan biri. Yine, ve sadece biri. Daha.

Öğrendiğim şeyleri kendime saklamadan paylaşmayı seviyorum. Konu neyse, ben neyi merak edersem ve öğrenirsem onu olduğu gibi paylaşmayı seçiyorum. Ben her öğrendiğimi sürekli anlatmak isteyince yakın çevrem sıkılıyor. Ben de bazen üzülüyorum. İçimde kalıyor o bilgi. Yazsana sen de kızım Yonca!
Yazdım yazdım yazdım yazdım.
Konu her neyse, saat kaçsa, ne öğrendimse olduğu gibi yazmalıyım, yazdım işte. Çünkü… çünkü… çünkü…

Ben böyle.

Yonca

“öğren-ci”

2 comments

Leave a Reply