Kuş geldi. Arı istilasına uğramış zeytin ağacımıza kondu.
Mini minnacık, siyah-beyaz-sarı renkli bir kuş. Avuç kadar ya var, ya yok.
Ötüşünü çekip kaydedemiyorum. Elimde telefon yok. Yerimden kalkamadım. Sesine büyülendim.
Bir daldan diğerine uçuyor, konuyor. Ötüyor. Her dalda başka bir ötüş şekli, tonu. Sesi değişiyor daldan dala konunca. Zeytin ağacının her dalı gitarın farklı bir teli gibi sanki. O dalda do, bu dalda si, berikinde fa. Hiç bilmiyordum, acaba gerçekten de böyle mi. Bu benim bilim kurgum mu?
Bilimsel açıdan buna bakan birileri vardır belki. Araştırıp bakacağım.
Kuşcuk, şimdi bir yandaki zeytin ağacına geçti. Bu ağaçta sesi içi tıkalı flüt gibi çıkmaya başladı. Ama bu olamaz.
İlk defa fark ediyorum böyle bir olayı. Yüzlerce kuş geldi geçti bu bahçeden, bahçelerimden, hiç bu andaki farkındalığı yaşamadım daha önce.
Bugüne kısmetmiş.
O öttükçe, ben de eşzamanlı klavyede bu satırları yazıyorum.
Büyülendim.
Doğayı gözlemlerken -bilimsel veya değil- fark ettiğim şeylerin bana hissettirdikleri, uyandırdığı merak, kurdurduğu hayaller, yediğim en lezzetli yemekten güzel.
Size yemin ederim, şimdi de bahçemizin en sağında ve en sonunda, komşu ile sınırda duran zeytin ağacında ve bambaşka bir ötüş haline geçti. Her ağaçta sesi, sesinin şekli, ve söyledikleri değişerek öten bir kuş bu.
Acaba ne kuşu?
Bu kuşa özel bir durum mu bu, yoksa bütün kuşların her ağaca ve dallarına göre ötme halleri mi var.
Ben her arkadaşımla, her ortamda aynı Yonca mıyım?
Bağlamına göre halim, tavrım, duruşum değişiyor. Bazısının yanında rahatsızım. Kasıntı duruyorum. Sesim de daha sert çıkıyor. Söylemlerim de farklı. Yanında ve ortamında rahat ettiklerimin yanında bülbül olup şakıyorum.
Kuş gözlemcisi olsa şu an, bana kimbilir bu kuş hakkında ne bilgiler verirdi.
Ayağa kalkıp telefonu alıp bütün bunları kaydedemiyorum.
Fakat asla bu anı ve bana düşündürdüklerini unutmam.
Kulağım da unutmaz.
Hafızamı kayda alıyorum. Hem de gerçek zamanlı. Simültane yazıyorum, olanı.
Palmiye’ye gitti kondu şimdi. Komşunun bahçesinde.
Şoktayım. Sanki aynı kuş değil, çık çık demeye başladı. Hani aynı kuşu gözümle pür dikkat takip etmesem, bambaşka bir kuş geldi sanırdım.
Makineli tüfek sesi de çıkarıyor arada. Djıjıdjıd.
Aylardır kuşlar gelsin diye bekliyorum bahçemize. Yakınlardan geçip uzaklara devam ediyorlardı. Konmuyorlardı ağaçlarımızın dallarına.
Yemlikler aldım, yemler astım ağaçlarımızın dallarına.
Yok. Ne gelen var, ne giden.
Kuşlar gelsin istiyorum hem özlediğim için onları, hem de bizim ağaçlarda park edip kakalarını yapsınlar gübre olsun istiyorum. Sinek de avlarlar. Gelmediler yine de koca yaz. Pek üzüldüm.
Bir zeytin ağacım koşnil, unlu bit oldu. Bu sene Yalıkavak civarında neredeyse tüm zeytinler zeytin sineğinden de perişan. Ne yaparsam yapayım olmadı. Baş edemedim. Kimyasal da kullanmıyorum bahçemde. Herkesin ilk aklına gelen zehir. Ben, doğaya güveniyorum. Bilir işini. Bunca zeytin katliamı, doğa katliamı, Ege sahil kasabasına hiç uymayan bir mimari ve malzeme ile yapılan bunca betonlaşma tabi ki zeytini etkiledi. Kuşları insana ağaca küstürdü.
Bir sabah kalktım, o ağacın bitlerine yüzlerce yaban (eşek) arısı geliyor. Zeytindeki koşnilleri, bitleri yemeye geliyorlar. Resmen kırt kırt, çıt çıt yiyorlar. İzliyor ve dinliyorum.
Ağacın üstünde deli bir çalışma.
Yere dökülen bitli yapraklar toprak ve nemle buluşunca, kurtçuklar büyüyor. Bu sefer de o kurtçuklara farklı türde bir arı gelip onları avlıyor.
Arada ağaçlarımıza konmadan geçen bir kuş kişisi, ansızın tam o kurdu avlamış olan arılardan birini yakaladığı gibi tüyüyor. Uçup gidiyor.
Mesela şu anda, dallardan birinde zzzz yapan o eşek arısının, çatır çutur yediği koşnil sesini duyuyorum. Çekirdek çitler gibi kerata. Olacak iş değil.
Müthiş bir doğal döngü.
Belgesel izliyor gibiyim, çıplak gözle.
Bekliyorum. İzliyorum. Duyuyorum. Görüyorum.
Gözümde canlanmıyor.
Gözüm canlanıyor.
Yonca
“gözcü”

Ankara Lycée Charles De Gaulle Lisesi ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum.
7 yaşında gazoz kapağı toplamakla başlayan; orta, lise ve üniversite eğitimi sırasında devam eden farklı iş deneyimlerimi saymazsak, üniversite sonrası sırasıyla; TÜSİAD, Sarkuysan, Commercial Union Sigorta, Yaşar Dış Ticaret gibi şirketlerde farklı görevlerde çalıştım.
Leave a Reply