Arılarla ilgili ilk yazımı yazdığımda İstanbul’un “Arı Dostu” şehirlerden biri olmasını hayal ettiğimi söylemiştim.
Dünyada “Arı Dostu” şehirler var çünkü; Paris, Berlin, New York gibi. Arıların insan ve doğa sağlığı adına önemini bilen medeniyet, onları kurtarmak için hayli ciddi çaba içinde. AB doğal arıcılık için fonlar çıkarıyor, koruma altına alıyor, ilaçlama içindeki nikotinoidlerin çıkarılması, densiz ve yanlış ilaçlamanın durdurulması için uğraş veriyor.
Ben o yazıyı yazıp TOG ile Anadolu Arıları için çalışmaya başladığımda, Hermes vitrinlerinde arılar ve kovanlar vardı. Gören herkes bana haber veriyordu. Arı Maya aynı zamanda vizyona girmişti. Arı ve arı sevgisine dair birtakım gelişmeler giderek arttı. Her gittiğim yerde söylediklerim, sürekli yazdıklarım, bu konuda TOG ile başlattığımız Anadolu Arıları projemiz için çalışan gençlerin çabası derken bazı şeyler artık durdurulamaz noktaya geliyordu. Geldi de. Ne çok sanatçı bu dönem içinde arılardan esinlenerek yaptıkları eserlerini sergilediler, inanın sayısını hatırlamıyorum. Bunlar sadece 2 yılda oldu.
Geçen hafta bir vitrinin önünden geçerken dikkatimi üzerinde kocaman bir balarısı olan çanta çekti ve vitrine mıhlandım. Bura nere yahu derken, bir baktım Gucci. Hayatımda ilk defa sırf bu yüzden bir Gucci mağazasından içeri girdim, çantaya doğru yöneldim ve “Şu çantaya bakabilir miyim?” dedim. Görevli ellerine özel bir eldiven taktı ve çantayı o raftan indirip önüme koydu. Hayatta kullanamayacağım bir çanta şekli, tipi. Fakat balarısı o kadar güzel ki! Nasıl gerçek dokunmuş, nasıl asil. Ben arıyı sevdim, çantayı değil. Zaten o an meselem de ne marka ne o ne bu. Derdim ARI!
Hem; bu arının bu çanta üzerinde ne işi var diyorum, hem de bu arının bu çanta ve bu markada olmasının bir faydası da var biliyorum. Beynim oldu tenis topu gibi. Fiyatını sordum. 13500 dirhem dediler. Yani yaklaşık 3700 dolar. O an aklımdan geçenler daha da karışık hale geldi. Versen bana o 3700 doları, TOG Anadolu Arıları için 92 genç çalışmaya başlar. Veya arıların sevdiği kaç çeşit ağaç dikerim! Offf, pek çok! Kovanlar kurarım doğal ortamında. Doğal arıcılık yapacak birilerini desteklerim. Dolu şey yaparım. Öte yandan, bu çanta ve onu alıp da takabilen sayesinde “arı”, korkulan veya “itici” bir hayvan olma algısından, omzunda taşınmaya değer, sevilecek ve hatta “ay ben de o arılı çantadan istiyorum” denilen bir arzu nesnesine dönüşecek. Ve benim arılar adına böyle bir sevgiye de ihtiyacım var. O çantadaki arı, kocaman bir önyargının kırılması demek! Öyle karmaşık ki bunlar bu dünya düzeninde! Of ya! Dünya bunu bana neden yapıyorsun? Çantaya baktııım baktım! Teşekkür ettim, çıktım.
Tom Ford da parfüm yapmış, şişesi arı şeklinde. Nasıl şeker.. E onca çiçek, arı sayesinde tabii ya! Bir zahmet parfüm dünyası takdir etsin, ettirsin arılarımı!
Nitekim, baykuşlara olan sevgimi yazdığımda ne çok insan “uğursuz o” deyip de şu anda üzerinde illa baykuş olan bir kalem, bir not defteri, bir anahtarlık taşıyor ve ne kadar “ay çok şeker diil mi ama yaaaa” diyorsa; umudum aynısının arılarımın da başına gelmesi ve hak ettikleri sevgi, saygı ve itibarı kazanmaları.
O yüzden markalara yine de teşekkür ederim. Biz bir yandan tarım, çiftçi, gıda, doğa adına arılar için çalışırken; kocaman markalar da bizim yapamadığımız yerinden kurtarıyorlar arıları. Dünya bir yerden batırıyor, sonra da batırdığını çıkartmaya çalışıyor. Hayat tezat duygular diyarı.Düğün ve cenazenin insanları sevgiyle birleştirmesi gibi…
Yonca
“ballı”
Ankara Lycée Charles De Gaulle Lisesi ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum.
7 yaşında gazoz kapağı toplamakla başlayan; orta, lise ve üniversite eğitimi sırasında devam eden farklı iş deneyimlerimi saymazsak, üniversite sonrası sırasıyla; TÜSİAD, Sarkuysan, Commercial Union Sigorta, Yaşar Dış Ticaret gibi şirketlerde farklı görevlerde çalıştım.
Leave a Reply