Yonca’yla koçluğa başladığım daha ilk anda, elimi sımsıkı tuttuğunu hissettim. Benimle yürüyebilmek, tökezlediğim yerde destekleyebilmek için kalbinin bütün odacıklarını benim için açtığını hissettim. Kimi denize, kimi ormana, kimi dağlara ve mağaralara açılan, perdeleri uçuş uçuş, mis kokulu, anne karnı gibi güvende odalar. O kalbin odacıklarında dinlendim, nefeslendim, salya sümük ağladım, derinlere daldım çıktım; balçığa saplandığım yerden debelenmeden, yumuşacık dokunuşuyla çıkmaya cesaret ettim.
Yaptığı şeyin adına Koçluk deniyormuş ama Yonca bence büyücü. Kadim bilgileri modern zaman öğretileriyle birleştirirken, derya deniz sevgisini, şefkatini, ilgisini sonuna kadar hissettiren ve bunu yaparken kendi gerçekliğini de paylasan bir ruh. Hıçkıra hıçkıra ağladığım bir anın fonuna “ağlamak güzeldir” açıp benimle birlikte ağlayan, yeri geldiğinde en karanlık yanımı sahneye davet eden ve benimle öfkelenen, gözlerimi kapatıp kendimi ararken varlığıyla yolu açan eşlikçim. Keşke hep yanımda olsa, keşke hop diye kahve içebilmeye yanına gidebilsem dediğim ve özlediğim..