• 01/05/2020

Çocuklarıma Mektup

Çocuklarıma Mektup

Çocuklarıma Mektup 463 616 Yonca Tokbaş
Sevgili iki gözümün iki nuru Canım Çocuklarım,

Bi tanecik Destina ve Aslan Cem. Bu sabah içimde bir aşk bir coşku; benden taştı, beni aştı buraya size mektup oldu.

Eski ve kötü tecrübeye bakıp asla yeni bir tecrübeden kendinizi sakınmayın. Endişeler yüzünden atacağınız hiçbir adımdan vazgeçmeyin, korkmayın. Size, içinize endişe ekerek engel olunmasına izin vermeyin.
Başkası ne der diye düşünerek içinizden geleni yapmamazlık etmeyin.
Beyin oyun oynar, kalp oynamaz.
Kalbinizin/gönlünüzün sesini dinleyin, duyun. Sonucu ne olursa olsun, alın dersi, kabul edin. Devam edin yolunuza.
En berbat dedikleri duygu bile duygudur.
Yok saymayın duygularınızı. Yaşayın.
Her adımı merhamet ve sevgiyle atın.
Aşkla nefes alın. Aşkla nefes verin.
Aşka ve arkadaşlığa emek verin.
İhtimam gösterin.
Bir şeyleri öyle çok sevin ki, o şeyler için her şeyi göze alın ve yapın.
Bir daha bir daha deneyin. Aktivist olun.
Azim, kararlılık, umut taşıyın.
Her daim hareket edin. Doğaya ve hayvanlara bakın. Bir şey anlatıyorlar. Duyun onları.
Koşun ve dinlenin. Dinlenmek de önemli.
Acıkınca, ihtiyacınız kadar yiyin.
Duyarlı kalın. Masum kalın. Çocuk kalbinizi koruyun.
Size çok kötü gelen bir şey için, buna sebep olanların öfke değil iyi niyetle karşılık almalarını isteyin.
Mesela 6000 zeytin öldüren şirket için, bir gün hayatlarını ve kazançlarını zeytinlere borçlu olmalarını diledim. Başkası için dilediğiniz; gün gelir evrenden size döner. Ne ekerseniz onu biçersiniz bilin.
Şu hayatta elbet bir şeyin iyiye gitmesine, iyi hissetmesine yardımcı olabilecek bir şey yapabilirsiniz. O bir şeyi küçük görmeyin. O küçük dediğiniz bir şey, başkası için dünyalar demek olabilir. Ona dünyaları verin.
Hayal kurun. Hayal kurdurun.
Hikayeler güzeldir. İnanın hikayelere, yazın, başrolünü oynayın, çocuklara anlatın.
Ağlamak mı geldi içinizden, ağlayın.
İnsan yapımı işlenmiş şeylerdense doğadan gelenle beslenin.
Her nasılsanız öyle olun. Kimseye benzemeyin.
Kendiniz gibi kalın ki sağlıklı olun.
Kendinize gülün. Dalga geçin…
Düşünce kalkın.
Acıdı mı can, sarılın…
Aşık olun. Yüz bin kere aşık olun.
Yaşı başı yok aşkın.
Aşkın ta gözünün içine bakın. Öyle bir dokunun ki sevdiğiniz tene, bütün hücreleri ayağa kalksın ve teni hafızaya alsın o teması, bir daha asla unutmasın.
Eşsiz olsun aşkınızın tadı. Damakta eşsiz bir tat bıraksın.
Sesi sağır etsin icabında kulağınızı.
Müziğe ve sanata tapın. Saygı duyun.
Müzikle kalın, müzikle yaşayın.
Çalışın.
Doğayı herkesten çok siz sevin. Doğaya gidin. Doğada kalın. Doğal kalın.
Keyif ve zaman kadar değerli bir şey yok hayatta.
Keyif ve zamanı buldunuz mu dalın içine, kalın orada.
Kahkaha atın, herkes duysun.
Herkes kahkahanızı duysun ki, canı kahkaha atmak istesin.
Davranış şekliniz ve tutum da önemli…
Öyle bir iyi davranın ki hayata, hayat da size öyle davransın.
Ne kimseyi önünüzde diz çöktürün, ne de siz boyun eğin.
Bir de bilin ki şu hayatı müthiş ve abartı derecede nefis duygularla yaşıyorum.
Mucizeler var. İnanın. Mucizeler yaşayın.
Mucize yaşamanın en sihirli kuralı şu: Minicik bir şeye de kocaman şükredin…
Her zaman özgürsünüz.
Her zaman özgürsünüz.
Özgürsünüz!
Umutlu ve mutlu olun.
Gülümseyin…
Yonca
“Çok şükür”

Yazının kimliği: Bu aslında 2014 yılında ailecek Güney Afrika’ya seyahate gittiğimizde, Capetown’da akşam Waterfront’daki Ferrymans Tavern de canlı müzik dinleyip eğlendikten sonra, otele çocukları bırakmak için yürürken onlara söylediğim sözlerdi. Destina ve Aslan Cem’i otele bırakıp Arda’nın yanına dönecektim. Destina 14, Aslan Cem 10 yaşındaydı. Onların uykusu gelmişti. Bizim canımız orada takılıp bira içmek, canlı müzikle eğlenmek istiyordu. Çok güzel bir gün olmuştu. İçim coşmuştu. Nesli tükenmekte olan nice hayvanın kurtarılıp rehabilitasyona alındığı, tamamı gönüllülerden oluşan insanların çitalara gün içinde mesela, sırf sevgi vermek için gelip gittiği bir yere gidip gelmiştik. Bir Çita, gönüllü kızlardan bir tanesinin atkuyruğuyla oynamayı çok seviyor diye, kız ona özel at kuyruğu yapıp geldiğini anlatmıştı. Ayrıca bu yazıyı o sene, hem hurriyet.com.tr de, hem de 2015’in ilk günlerinde Kelebek’deki köşemde “Çocuklarıma Miras” başlığı ile yazdım. Kağıda ve tarihe geçsin diye. Hatta Kelebek’deki yazıyı kesip çerçeveledim. Mutfağımızda ikisinin fotoğrafının yanında asılı.

Sonra bugün, Dubai’de, 1 Mayıs 2020’de, sabah Seda Nur Çelik’le sporumuza başladığımızda “Bugün hangi yazını okuyayım Yoncaaaa” diye sorunca Seda, birden “Çocuklarıma Miras” dedim. E o da çocuklarımdan biri sayılır. Öyle çok ve şahane çocuğum var gibi geliyor ki bazen şu Dünya’da… O okuyunca, ben de bu benim yazım. Benim blogumda da olmalı dedim… Buraya geçirdim. Bu sefer adını “Çocuklarıma Mektup” yaptım. Dün gece Ed ile tam da bunun üzerine bir konu geçmişti. İçimdeki sürekli benden sonrası için taşıdığım korku endişeleri kırıp, “ulan Yonca sonrasını düşünmeyi bırak, şu an buradasın ve yaşıyorsun, Miras değil Mektup olsun” dedim de değiştirdim.

Kum fırtınalı çok sıcak bir Dubai günü… Aşağıda fonda nefis klasik müzik var. Mozart çalıyor. Sabah Arda, ben, Aslan Cem, nefis sohbetli kahvaltı ettik. Güldük çokça. Destinacığımın kulaklarını çınlattık. Pek özleştik. Keyfim süper yerinde. Tarihime, bu müthiş gün geçsin.

Hayatım; sevmeye, güvenmeye, umuda, bahçemi mutlaka yeşertmeye, gülmeye, ağlamaya, hayata ve yaşamaya, paylaşmaya, dayanışmaya, doğaya emek vererek geçiyor… 

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günümüz kutlu olsun. 

 

Leave a Reply